Site Rengi

DOLAR 32,3361
EURO 35,1906
ALTIN 2.246,13
BIST 8.718,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 14°C
Parçalı Bulutlu
Eskişehir
14°C
Parçalı Bulutlu
Sal 9°C
Çar 9°C
Per 7°C
Cum 9°C

Deva Kimde?

16.06.2020
A+
A-

Pandemi süreci bütün dünyada olduğu gibi bizde de bir taraftan sağlık endişesi, diğer yandan bu sürecin ülkeler ve toplumlar üzerinde yaratacağı değişim ve dönüşümlerin neler olabileceğine dair tartışmalarla izleniyor. Bugün ve geleceğe dair endişeler özellikle bizim gibi ülkelerde tavan yapmış durumda. Nasıl yapmasın ki? Kendimizden pay biçelim. Salgın öncesi zaten derin sorunlarla boğuşan, sistemin kendi kendine yarattığı tahribatla tüm dengelerin alt üst edildiği, otoritelerce ekonomisinin iflas noktasına sürüklendiği dillendirilen bir ülkede, bir de pandeminin yarattığı depremi nasıl atlatacağız sorusu tüm zihinleri işgal ediyor doğal olarak. Üstelik “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” denilen bir dönemde, zihniyet olarak hiçbir şeyi değiştirme gayretine girmeden…
Evet, sağlık anlamında pek çok ülkeden çok daha iyi bir süreç yönettiğimizi söyleyebiliriz. Sağlık Bakanı başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının insanüstü bir gayretle kayıpları en aza indirme gayretini de görmezden gelemeyiz. Ancak bugün alkışı hak edenlere hakkını verirken, sistemin açıklarını ve sorunlarımızı da açık yüreklilikle tartışmak zorundayız. Ehliyet ve liyakatın, aklın ve bilimin ne kadar kıymetli olduğunu ayan beyan gördüğümüz bu dönemde, hala siyasi kararları aklın önüne koyma gayretini tartışmalıyız mesela. Sürecin en başında alınan siyasi kararların, kriz yönetme becerisinden ne kadar uzak olduğumuzu, düşünmeden ve danışmadan alınan kararların bir anda halkı nasıl galeyana getirdiğini görmeli ve tartışmalıyız örneğin. Yere göğe sığdıramadığımız ekonomimimizin, böyle bir gelişme karşısında ne kadar aciz ve çaresiz kaldığını idrak etmeliyiz. Ülkenin kan ağladığı bir süreçte, reel sorunlarımızın iktidar ve muhalefet arasındaki siyasi kavgaların gölgesinde bırakıldığını, ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasi aktörlerin böyle bir zamanda bile bir araya gelemeyecek, birbirlerinin yüzüne bakamayacak halde olduklarını fark etmeliyiz. Evet dünyada belki hiçbir şey eskisi olmayacak. Peki bizdeki bu kafa değişecek mi? Tavandaki bir üfürüğün tabanda fırtınaya dönüştüğü ve bu fırtınalarla beslenen siyaset sistemine sahip bir ülke selamete nasıl çıkacak? Kim çıkaracak?
İşte bu dönemin kritik sorusu bu. Yayımlanan yayımlanmayan bir sürü kamuoyu araştırması var ortada. Hepsinin ortak sonucu Türk halkının mevcut sistemden ve siyasi aktörlerden umudunu kestiği ve küskün seçmenlerin oranının yüzde yirmilere vardığı. Bu oran hala birinciliğini sürdüren Ak Parti’nin sadece 10 puan, CHP’nin de 5 puan altında, diğer tüm partilerinse üstünde… Bu tabloya bakınca ortaya çıkan sonuç şu: Türk halkının en az beşte biri mevcutlar dışında yeni bir umut arayışında. Bu umuda kapı açacak yeni bir lider bulursa onun arkasına takılacak, bulamazsa sandığa gitmeyecek. Böyle bir ortamda gelecek endişesine deva arayan Türkiye’de, siyaset sahnesine iki yeni parti katıldı. Ak Parti iktidarının en kritik dönemlerinde başat görevler üstlenen Davutoğlu ve Babacan: “Ak Parti artık eski Ak Parti değil” diyerek bu katardan ayrıldı ve kurdukları partilerle siyaset arenasında yeniden boy gösterdi. Lakin işleri hiç kolay değil. Bir taraftan kendilerini ifade edecekleri mecra bulamadıkları bir ortamda milletin “madem öyle” diye başlayan onlarca sorusuna muhatap oluyorlar ve olacaklar, diğer taraftan iktidarın her sıkıştığında başvurduğu “demokratikleşme” sosuna yatırılmış engelleme taktiği ile baş etmek zorundalar. Tabii bir de teşkilatlanma sorunları var. Zira kendilerine sempati duyanlar dahil, iktidar baskısından endişe duyan pek çok insandan red cevabı alıyorlar. Dolayısıyla özellikle şu dönemde ortaya koydukları iddiaları taşıyacak bir kadro oluşturmaları çok ama çok zor görünüyor.

Peki Eskişehir’de durum nasıl?
Her iki parti tüm Türkiye’de olduğu gibi Eskişehir’de de bir an önce teşkilatlanma arzusunda. Ahmet Davutoğlu liderliğindeki Gelecek Partisi Eskişehirliler tarafından çok yakından tanınmasa da genç ve dinamik bir ismi, Mustafa Başak’ı il başkanı olarak atadı. Tanınmamak bir handikap mıdır, evet handikaptır. Ancak çok tanınanların maharetini de çok gördük. Bana kalırsa siyasette genç, dinamik ve temiz yeni yüzlere ihtiyaç var artık. Sen, ben, bizim oğlan anlayışından ve emmi-dayı ilişkilerinden kurtulmalı ve gençlere fırsat vermeli siyaset. Özellikle de Eskişehir.
Gelelim Deva Partisi’ne. Deva Partisi’nde bölge koordinatörlüklerine bağlı olarak çalışan ve her biri birkaç ilden sorumlu olan komisyonlar Türkiye çapında bir çalışma yürütüyor.

Eskişehir, Bilecik ve Balıkesir Edip Uğur’un koordinatörlüğünde ve Emekli Korgeneral Mehmet Şanver’in de içinde olduğu komisyonun sorumluluğunda. Komisyonun birkaç gün önce Eskişehir’e geldiğini ve bazı isimlerle görüştüğünü biliyoruz. Kaynaklarımız bizi yanıltmıyorsa, teklif götürülen isimlerden birinin aile şirketleri ile ilgili endişeleri nedeniyle teklifi geri çevirdiği gelen bilgiler arasında. Bir diğer bilgi kırıntısı da, tıpkı Gelecek Partisi gibi Deva Partisi’nin de genç bir isim üzerinde durduğu yönünde. Sanırım yeni bir aday bulamazlarsa bu genç kardeşimizi il başkanı olarak atayacaklar. Zaten kurucular kurulunun en az yarısının yeni ve genç isimlerden oluşması yönündeki parti prensibinin, il yönetimlerinin oluşturulmasında da gözetileceği yönünde bir prensip kararı var. Tabii bu karar her dönem, her şartta kent siyasetinin illa bir yanında olma hevesinde olanları ve “istemem yan cebime koycular”ı memnun etmeyecek ama hali hazırdaki durum bu gibi görünüyor. Bizdeki bilgi kırıntıları bu kadar. Burada göz önünde bulundurulması gereken husus, mevcut siyasetçilere karşı Türkiye genelinde ortaya çıkan güvensizliğin Eskişehir özelinde de var olduğu gerçeği. Yerel siyasette de her dönem ismi olanlara karşı artık bir bıkkınlık ve güvensizlik hakim. Bu noktada ortaya çıkacak yeni isimlerin sergileyeceği performans önem kazanıyor. Bu arada şehirden başka bir not; yerel siyasetin ağabeyleri olarak kabul edilen ve geçmişte farklı partilerde siyaset yapan İsmet Süder, Hasan Gönen, Kadir Çalışıcı gibi isimlerin de içinde yer aldığı bir grup yeni dönemin siyasetçilerine yol açmak ve belirleyici bir güç oluşturarak Eskişehir siyasetine yeni bir istikamet çizmek için çalışıyor.
Hülasa sorunlar ağır, beklenti büyük, yol çetin…
Deva kimde, göreceğiz.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.