Site Rengi

DOLAR 32,3697
EURO 34,9552
ALTIN 2.325,66
BIST 9.080,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 25°C
Az Bulutlu
Eskişehir
25°C
Az Bulutlu
Cts 26°C
Paz 26°C
Pts 27°C
Sal 19°C

Dilekçe Allah’a Verildi

03.03.2020
A+
A-

Eskişehir’de milli eğitim konusunda benim kadar kadersizi var mıdır acaba?
İnanın beş il gezdim, buradaki kadar şanssız olmadım. Yani ağlasam mı, gülsem mi?

Buraya tayin olarak geldiğimizde küçük kızım 3.sınıftı. 65 yaşında yaşlı bir öğretmene denk geldi. Başlarda tecrübeli, doğum izni olmaz hem de bayan diye kendi kendime teselli versem de sonraki günlerde talihsizliğimiz tokat gibi suratımıza vurdu.
Meğer bahsi geçen öğretmen son üç yıldır bütün velilerin canına yetmiş. Rüşvet istemeler, yani altın, para vs.pazar ihtiyacının karşılanmasını istemesi hatta çok komik; sapı kopan çantasini veliye gönderip “Annen bana bunun yenisini alsın” demesi falan. Ama daha vahimi var tabii… Sınıfta biz yeni olunca beni sanki sınıftaki diğer öğrenciler ile tanıştırmaya mecbur gibi tüm çocukların içinde tek tek çocukları göstererek; bu fakir, bunun annesi babası ayrı, bunun babası alkolik vs.diye anlatmaya başladı. Pek oralı olmadım, zira yeniyim ya… Sadece içimden: “Eyvah eyvah vay başımıza gelen” dedim.
Ama aynı okulda ücretli folklor öğretmenliği yapmaya başlayınca dersin ortasında sınıfa dalıp gözümün önünde tırnak kadar çocukları tekme tokat dövene kadar… Hatta o da yetmedi. Kızımı sınıf başkanı seçip eline de cetveli verip bütün sınıfı cetvelden geçirtip ‘daha sert vur, sırtına yapıştır, kafasına da vur’ diyene kadar… Bende de, diğer velilerde de orada film koptu.
Okul idaresine söylersek iş hallolur sandık. Okul müdürüne söyledik. Ama şikayet edildiğini öğrenen öğretmen tüm sınıfa ezan okunurken el açtırıp: “Annelerimiz öğretmenimizi müdüre şikayet etti, hepsi kanser olsun, hastanelerde sürünsün” diye dua ettirmiş. O gün arabam ile kızımı okuldan almaya gittiğimde karşıdan ağlayarak bana yaklaşırken sopa yedi falan sandım. Ve daha önce kanser rahatsızlığı ile yıllarca mücadele ettiğim için bunun ne demek olduğunu bilen Miray çok sarsılmış ve ağlıyordu.

O akşam veliler arasındaki telefon trafiği sağlam yapıldı ve kararlı bir şekilde tekrar müdüre başvurduk ve kesinlikle çocuklarımızın o sınıfta o ögretmende eğitim görmemeleri kanaatimizi bildirdik. Ama müdür bey bizi ciddiye almadı. Her gün öğretmenin beddualarını duyuyorduk. Üstelik üçüncü sınıfta ve hala okuma yazma bilmeyen öğrencilerin olduğu sınıfta kayda değer bir eğitim de yoktu.
Soruşturma bile açmamıştı…
Biz de altı veli yazılı basın desteği ile bir kamuoyu oluşturduk ve gazetedeki haber sonrasında ‘lûtfen’ soruşturma açıldı. Ve hepimizin çocukları başka sınıfa verildi.
Aslında okul müthiş güzel bir okul, hakkını yememek lazım. O öğretmen haricinde kadro harika. Müdür de ‘aman okulun adı kötü olmasın’ kaygısı ve maalesef sendikanın ricası ile kayıtsız kalmıştı.
Yoksa aslında müdür bey de iyi birisi. Ama idarecilik mefhumunun içinin daha dolu olması lazım tabii… Bu da farklı bir meziyet. Sadece okumak ile olmuyor. İyi insan olmak demek iyi bir idareci olmak demek değil.
Miray ortaokula gidince ‘yaşasın yeni bir okul, kurtulduk’ demiştim.
Vah ki ne vah…

Asla ilgili bir veli sayılmam. Zira kızlarımın dersleri iyidir ve problemli öğrenci olmadılar hiç. Bundan bir buçuk yıl önce okulun bir bahar şenliğini ‘gazetede haber yapar mısınız?’ ricası üzerine fotoğraf ve video çekmeye gittim.
Okul müdürü okul bahçesindeki atıl vaziyetteki bir küçük lojmanı özel eğitim öğrencileri için tadilat yaptırmak istediğini ve maalesef maddi gücün olmadığını söyledi. Ben de Eskişehir’deki önemli iş adamlarının desteği ile bu üç derslik, bir mutfak ve tuvaletten oluşan küçük okulu tadilat yaptırdım ve şölen gibi bir açılış organize ettim. Okul kasasından bir lira bile çıkmadan sadece bir günde 15.000 gelir sağlayarak…

Ben hariç herkese teşekkür ettiler.
Ama meğer dertleri teşekkür etmek şöyle dursun, hayatımın içine etmekmiş. Baktılar ki çevrem var, potansiyelim var: dediler ki: “Asalet Hanım ne olur okul aile birliği başkanı olun”, “Yok asla böyle bir vaktim yok” desem de yalvar, yakar ikna ettiler ve maalesef okul aile birliği başkanı oldum.
Allah var, çok müsbet projeler vardı kafamda.
Fakat daha ilk aydan okul hesaplarında bir anormallik vardı. Benden önceki yönetim ile mevzuata aykırı çok saçma işler yapmışlar ve okul adına faturasız milyarlarca lira borç…
Fakat okul için hiçbir şey yapılmamış.
Dolayısı ile resmi işlerde bu tür durumların altında imzam olacağı için okuldaki diğer müdür yardımcısı ve okul aile birliğini denetleyen kurul ile görüşüp soruşturma açıldı.
Her geçen gün korkunç şeyler ve bir eğitim kurumunda olmaması gereken bu durumlar hasebi ile okul müdürü görevden alındı. O günlerde dedim ki: “Ya Rabbi! Niye beni buluyor ki bunlar?”
Ne yapmalıydım? İlkokulda öğretmenin yaptıklarına ses etmese miydik? Rüşvete, hakarete, şiddete ve eğitimsizliğe rağmen sussa mıydık?
Peki ortaokulda bilmem kaç yüz milyar yok olurken bu düzensizliğin altına imza mı atsaydım.
Yetmedi… Aynı okulun bayan müdür yardımcısı doğuştan engelim olan (keratekonus) görme bozukluğu ile adeta dalga geçerek öğretmenler odasında şahsım ile ilgili “Bu kadın şizofren, annesi bunu küçükken döve döve kör etmiş” şeklinde galiz bir ifade ile hem bana hem anneme hakaret dolu sözler sarf etmişti.
Günlerce bunu hazmetmeye çalıştım.
Ama başaramadım.
Beni geçtim annem söz konusuydu.
Ve ben o okulun okul aile birliği başkanı değilsem de velisiyim. Kadınım, anneyim, insanım…
Sonra bir dilekçe daha.
Ama tabii il  milli eğitimin hoşuna gider mi?
Adeta mıknatıs gibi adı eğitimci insanlıktan nasibini almamış olan mesleğin yüz kararlarının hepsi beni buluyor.
Aslında hepsi tevafuk.
Mevla onların bu haksızlıklarının cezası olarak beni karşılarına çıkardı 😀 Ve milli eğitim camiası her şeye eyvallah diyen koyun gibi velilere alışmış maalesef benim gibileri bela olarak görüyorlar. Oysa işini doğru dürüst yapan bir okul için bulunmaz nimettim.
Ama hiçbir şey olmadı.
Tüm deliller, şahitler olsa da o Allahsız kadına hiçbir şey olmadı. Hatta dilekcem işlemden kalktı.
Oysa bilmiyorlar ki ben dilekçemi Allah’a verdim.
Onun adaletinin önünde ne il milli eğitim ne sendika nefes alabilir!
Ve ben yaşadıkça asla hiçbir haksızlık ve usulsüzlük karşısında susmayacağım.
Allah’tan korkmayan varsa bana denk gelmesin…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.