Site Rengi

DOLAR 32,5004
EURO 34,6901
ALTIN 2.496,45
BIST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 20°C
Az Bulutlu
Eskişehir
20°C
Az Bulutlu
Paz 22°C
Pts 27°C
Sal 29°C
Çar 24°C

Kolsuz Yaşar Söyleşileri (Yaşar Arda) – Erdal GÖRGEÇ ile Söyleşi

15.08.2019
A+
A-

Türkiye’nin ve Eskişehir’in yakından tanıdığı Erdal Görgeç ile birlikteyiz. Türkiye’nin ve Eskişehir’in nasıl, nereden tanıdığına gelince; kendisi Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’den birisi, meşhûr bir arkadaşımız. Kendisi Eskişehir’de yıllardır bu Yedi Cüceler’in mücadelesini veriyor. Elbetteki o da Eskişehir kültürüne katkıda bulunan insanlardan birisi… Özellikle çocukların çok sevdiği birisi.. Biz de kendisi ile Haberötesi ve Mavi Radyo için bir söyleşi yaptık. Söyleşiye başlamadan önce; kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Bana bu imkânı verdiğiniz için önce sizlere, Mavi Radyo’ya buradan çok teşekkür ederim. Eskişehir’in bir sesi olarak, bana bu imkânı verdiğiniz için, tüm Eskişehir halkına, 7’den 77’e herkese, bilhassa küçük kardeşlerime sevgi ve selâmlarımı gönderiyorum. Ben Türkiye’de 7 Cüceler’i ilk kez kuran kişiyim. 35 yıl tiyatro ile uğraştım. Çocukların beynindeki Pamuk Prenses ve 7 Cüceler hikâyesini canlandırdık ve Eskişehir’i Türkiye genelinde 35 yıldır tanıtıyoruz, hâlâ da yavaş yavaş devam ediyoruz. Çocuklar masal kahramanı bizleri çok seviyor. Biz hemen hemen Türkiye’nin 60 vilayetini gittik. Pamuk Prenses ve 7 Cüceler oyununu oynattık, çocuklara oyunu izlettik. Çocuklarla beraber olduk, çocuklarla bu tiyatroda güldük, eğlendik. Çok güzel anılarımız oldu.

7 Cüceler’i nasıl kurduğunu ve kaç arkadaşla başladığınızı bize anlatabilir misiniz? Çünkü kolay değil bu, Türkiye’de ilksiniz siz.

Türkiye’de ilk defa, Pamuk Prenses ve 7 Cüceler’i izleyerek, Eskişehir’de de bu ekibi kurmaya başladım. Ve bu yüzden kısa boylu, engelli arkadaşları bir araya getirmek için, Eskişehir’i tek tek gezdim. Nerede bizim gibi kısa boylu arkadaşlar var; onları yerinde gördüm. Dedim ki:
Benim bir fikrim var. Türkiye’de ilk defa, 7 Cüceleri Eskişehir’de kuralım, Eskişehir’de yaşatalım. Bu fikrime olumlu cevap verenler olduğu gibi; olumsuz cevap verenler de oldu tabii kendi sıkıntılarından dolayı… Sonra ben kapı kapı iş yerlerini gezmeye başladım. Yedi tane cüce arkadaşımızı bir araya getirdim. Sonra ise; ne yapacağımıza bakmaya başladık. Tiyatroya 7 Cüceler grubu olarak prenses, prens, cadı arkadaşları da beraber getirdik ve 7 Cüceler, meydana gelmiş oldu.

7 Cüceler ile ilgili Yeşilçam’da da, televizyon programlarına da çıktınız herhâlde… Yeşilçam’da film yaptınız mı?

Yok dizilerde oynadık, rol aldık. Yerel televizyonların skeçlerinde bölüm bölüm yer aldık. O rol aldığımız programlarda Eskişehir’i tanıttık. Çocuklara dünya klasiklerinden olan bu masalın güzel bir masal olduğunu anlattık. Çocukları güzel bir zaman diliminde sevindirdik. Çocuklarla beraber olduk. Beraber vakit geçirdik.

Bunun dışında sizin bir de muhtarlık döneminiz var, isterseniz biraz da sosyal bir insan olmanıza gelelim.

Evet bizim güzel şehrimiz Eskişehir’in, Odunpazarı bölgesinde 1994-1999 yılları arasında halkımdan aldığım destekle Dede Mahallesi Muhtarlığı yaptım. Buradan zamanın belediye bakanı Ayhan Boyar’a da teşekkür ediyorum. Mahallemiz için güzel yerler kurduk, taşları yaptırdık. Kur’an kursu, bilgisayar kursu gibi hizmetlerde başkanımız bana çok yardımcı oldu. Ve halkla beraber olduk. Çocukla çocuk, büyükle büyük olduk. Güzel bir hizmet sundum. Hiçbir zaman unutmuyorum bu hizmetimi.

Bundan dışında –seni yakından tanıdığım için- pazarlarda da görüyoruz seni. Genelde sebze satıyorsunuz.

Evet Yaşar Bey, baba mesleği… Babamız bahçıvandı. Eskişehir’e geldiğimizden beri tarla, bağ, bahçe işleri yaptığımız için, bunun yanında da Odunpazarı’ndaki dükkanımızda da sebzecilikle uğraştığım için çok kişi bilir. Ben de bu tecrübeme dayanarak babamın dükkânında, pazarda yerimiz olduğu için sebze satarak halka iç içe oldum, vatandaşa güzel, kaliteli mal satarak (halkla aramda) güzel bir yakınlaşma oldu. Bu işi devam ettirdim. Boş kaldığım zamanlarda da pazarcı arkadaşlara yardım ettim.

Başka bir yönünüz daha var, Yedi Cüceler’den girdik; tekrarlamakta fayda var: Dernekçilik Faaliyetleriniz de var… Siz boş bir insan değilsiniz…

Doğru, doğru. Bir koltuğa üç karpuz sığdıran kişiyiz. Eskişehir Sakatlar Derneği’nin kurucularındanım. Buradan, aramızda ayrılan arkadaşlarımızı rahmetle anıyorum. Mekânları cennet olsun. Sakatlar Derneği’nde çok hizmetimiz oldu engelli arkadaşlarımıza… Gerek işe girmelerinde, gerek diğer karşılaştığı sorunlarda… Çok çalışmalar yaptık.

Sayın Görgeç; bir de Eskişehir’de vatandaşlarımızın Trafik Parkı olarak bildiği, Akarbaşı Câmiî’nin hemen yan tarafında biraz aşağı tarafta kalan bir park var. Benim gördüğüm kadarıyla Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’in heykelleri var. Tabii bu, kültür açımızdan ve bizim açımızdan güzel bir şey. Özellikle sizin açınızdan çok güzel bir şey. Çünkü size değer verilmiş ki; Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Parkı kurulmuş. Bu park hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?

Güzel bir konuya değindiniz Yaşar Bey… Bu şehirde hiçbir eserimiz yoktu. Dönemin belediye başkanı Burhan Sakallı’ya ben birkaç kez takıldım: “Ya bizim için hiç olmazsa Eskişehir’de bir simgemiz olsun” dedim. O da sağ olsun, beni kırmadı ve bize oradaki parkı açtı. Orada, biliyorsunuz sporcuların eskiden ayaklıkları vardı. Sağ olsun onları aşama aşama kırdırttı, bizim büstlerimizi yaptırdı. Güzel bir eser ama zaman zaman siz de karşılaştınız geldiğiniz zaman; bizim büstlerimizi bazı kendini bilmez kişiler parçaladı, etti. Çok üzüldük. Siz de yerinde gördünüz. Şu anda 2 tanesi gitti, 5 tanesi kaldı. Biz niye böyle oluyor dedik, Yedi Cüceler, Eskişehir’in bir sembolü, Türkiye’nin bir sembolü. Belediyeleri bu konuda uyardık. Bu eserin devamlı kalmasını ilettik ve sağ olsunlar yerine getirdiler. Şu anda çoluk-çocuk gittiğinde bizleri hayâllerinde yaşatıyorlar. Bizlerin, bir yerlerde bir kalıcı eseri daha olursa Eskişehir’in de lületaşından sonra, en önemli şeyi, 7 Cüceler olduğu güzel bir gerçektir. Biz, bir efsaneyiz.

Şimdi, bundan sonra yapacağınız çalışmalar… Bundan önce yapılmış; yapan insanların hepsine teşekkür ediyoruz. Bunun A’sı, B’si yok. Şimdi Eskişehir’deki belediyeler olsun, ilçelerdeki belediyeler olsun. Kültürün Yunus Emre gibi, Yedi Cüceler’in tek merkezi de Eskişehir… Başka bir yerde yok benim bildiğim kadarıyla. O zaman bu konuda resmî kurum ve kuruluşlar olsun, valilik olsun, belediyeler olsun, kültür sanat işleri olur, turizm işleri olur, Bu konularda size bir destek yapılıyor mu ya da siz bir destek bekliyor musunuz? Ya da sizin bu konuda bir girişiminiz oldu mu? Çünkü bir girişiminiz olmadan destek beklenmez.

Yaşar Bey, çok güzel bir konuya değindiniz. Size teşekkür ederim. Bizim boyumuz gibi sesimiz de küçük… Her yere ulaşamıyoruz. Biz Eskişehirliyiz, Eskişehir’in çocuklarıyız ama gereken ilgiyi göremiyoruz. Ne yazık ki… Biz çok üzülüyoruz. Ya; dünya genelinde olan Yedi Cüceler’in içinde, gerçek Yedi Cüceleriz… İki-üç yere diyoruz ama ulaşamıyorsak. Biz gördüğümüz vekillere, başkanlara diyoruz ki:
“Biz buranın bir simgesi isek şuralarda bize mekân gösterin, yer verin. Şöyle yapalım, böyle yapalım; yerel turistlere biz kendimizi tanıtalım. Geliyor turistler; 4 tane evin resmini çekip gidiyor.

Yani siz, kıyafetlerimizi giyip, yerli yabancı turistleri, Odunpazarı’nda biz karşılasak mı diyorsunuz…

Aynen, evet… Bugün burada heykellerin müzesi var. Sıkıntı çekmiyoruz ama Yedi Cüceler de Eskişehir’e mâl olmuş… Yedi Cüceler 35 senedir Eskişehir’in adını duyurdu. Yedi Cüceler Eskişehir’in adını duyurdu ama Eskişehir Yedi Cüceler’in adını duymuyor.

Pekâlâ, şöyle diyebilir miyiz; Yılmaz Hoca balmumundan birçok sanatçının heykelini yaptı. Sizinkini de yapması gerekmiyor mu?

Tabii, gerekiyor… Yaparsa minnettâr oluruz. O da kazansın, biz de kazanalım.

Yapsın tabii, siz de simgesiniz Eskişehir’de… Buradan Yılmaz Hoca’ya da bir gönderme yapalım inşallah sesimizi duyuyordur.…

Tabii, çok güzel söylediniz, iyi değindiniz. İnşâllah olur.

Ama şimdi Türkiye’de simgesiniz, Eskişehir’de simgesiniz, Türkiye’de sizin gibi, Yedi Cüceler başka yok!

Her yerden ne gelirse, ön planda koşuyoruz. Biri dese ki: Şurada size şu var, sevinerek gidiyoruz. Arkadaşlardan biri hasta olsa, yedek başka bir arkadaş götürüyoruz. Yedi Cüceler bulunmaz bir şey, yedeği de zor bulunuyor. Ama yine de koşarak gidiyoruz. Çocukların sünneti, yaş günü, açılışlar… Çok yerlere gittik!

Elbette belediyeler, resmî kurumlar yardım eder ama uğraşılınca yardım eder ya da etmez; onu bilemem ama bir olay var. Siz, birlik beraberliği sağlama yönünden soruyorum ben. Sizin cüceler arasında yani… Bunları dernek adı altında yapmak çok farklı bir şey… Siz dernekleşebildiniz mi? O diğer arkadaşları toplayıp; biz “Yedi Cüceleriz” ama ‘Birlikten kuvvet doğar’, ‘bir elin nesi var; iki elin sesi var’ bu birliği, bütünlüğü sağlayabiliyor musunuz? Ben biraz onu sormak istiyorum.

Çok güzel bir yere değindiniz. Biz Süleyman Demirel zamanında Yedi Cüceler Derneği’ni kurduk. Nur içinde yatsın; biz Demirel’e çıktık. Tiyatro yardımı adı altında bize, Yedi Cüceler derneğimize sahip çıktı. Derneği kurmamıza yardım etti. Kültür bakanı İstemi Atalay zamanında ‘tiyatro yardımı’ o zamanın parasıyla 1.000.000.000 –bir milyar-  aldık. Demirel bizi Ankara’da çok güzel ağırladı Yedi Cüceler olarak… 2 arkadaşımızı da iş sahibi etti. Çok teşekkür ederim ama yapılan yardım şartlı oldu. O parayı dekora ve kostümlere harcayacaksınız dendi. Başka bir şeye harcayamadık, öyle gitti.

Pekâlâ, tamam; Eskişehir’de birçok iş adamı var, turizmle uğraşan insanlar var. Sizin de bir yeteneğiniz var. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, tarihe mâl olmuş bir öykü, masal. Bu insanlardan size “Gelin biz sizi destekleyelim; siz de bizim reklamımız yapın!” diyen iş adamları yok mu? Birçok kuruluş var Eskişehir’de.

Aynen dediğiniz gibi Yaşar Bey; zamanında çok yere müracaat ettik  biz zamanında… Eti’ye, Cici’ye… Eti dedi: Bizim İstanbul’da ajansımız var, dedi bizle muhatap olmadı. Cici’ye gittik… Yani ulaşabildiğimiz yerlere ulaşmaya çalıştık. Maalesef durum içler acısı. Kimse bizle ilgilenmedi. Kendi gayretlerimizle tuttuk. Bir dönem belediye çalıştırdı – Odunpazarı Belediyesi- tiyatro kültür sarayında oldu. Ben yoktum, belediye arkadaşlara yardım etti.

Şimdi, kim yardım eder, kim etmez ben karışamam ama Odunpazarı Belediyesi ile görüşseniz Migros’un üstündeki Tiyatro Kültür Merkezi’nde bir şey yapamaz mısınız? Çünkü tiyatro var yani Eskişehir’de. Büyükşehir’de var, belediyelerde var.

Var efendim; biz gittik. Şimdi işleri hep ben yürütüyorum. Menajer, yönetmen yok, kendi gayretimizle gittik “başkanım bize bir yardımcı ol.”                Ötekine de gidiyoruz, öyle… “Oluruz” diyorlar. Avutuldu yani.

Kendi içinizde de sorunları söyleseniz. Meselâ Yedi Cüceler; suçlama gibi gelmesin lütfen. Kendi içinizde de bütünleşme yok o zaman. Ayrı gayrı var. Birleşme olmayınca herkes bir tarafa çekiyor.

Doğal olarak herkes ekmek derdinde… Boş adam yok. Kimisi kamu kuruluşunda, kimisi başka yerlerde çalışıyor. Adam diyor: ben ‘buradan çıkarsam, oraya gelirsem aç kalırım’ diyor. Böyle şeyler de var. Boşta sabit 7 tane adam bulup, sen buraya bağlanacaksın, buradan ekmek yiyeceksin. Buradan alacaksın, oradaki işini düşünmeyeceksin.

Erdal Bey, sanat da öyledir. Mehmet Ali Bey’le de görüştük. Kültür olayı bir fedakârlık ister. Ben de, özür diliyorum reklam anlamında değil; yazar-çizer insanlar adına konuşuyorum, şahsım adına konuşmak istemem. Hepsi mühendistir, belediyede çalışıyordur, esnaftır, kasaptır… Ama bu işini de yapar. Bunun dışında adam, tiyatrosunu yapar, karikatürünü çizer, yazısını yazar, sergisini açar… Mesela biz de sergi açtık; sponsor falan yoktu, belediyenin desteği ile oldu. N’apıyorduk; kendi imkânlarımızla… Hatta çerçeveleri dahi, kendi cebimizden aldığımız oldu. Bu biraz da fedakârlık gerekiyor ama o para gücü yok değil mi?

Şimdi şöyle… Arkadaşlar ilk zamanlarda cumartesi pazar, tatil olduğu için izin alıyorlardı. Bazı yerlerden de turne geliyordu, 1 hafta kalacaksın diyorlardı. 1-2 kere işyeri idâre etti ama sonra idâre etmeyince adamın ekmeğinden olmaması için, (yapamıyorduk yani) (tamamlanmamış cümle, ben tamamladım)

Şimdi Erdal Bey, bayağı bir dertleştik; yıllardır beri görüşürüz, pazarda da görüşürüz. Senin iyi niyetli, esprili kişiliğini biliyorum. Sizin nezdinizde Yedi Cüceler Ekibine, kendi adıma, Mavi Radyo ve Haberötesi adına hepinize teşekkür ediyorum. Beni yalnız bırakmadınız, siz olmasaydınız, bu röportajı yapamazdım. Allah râzı olsun.

Ben de, bana verdiğiniz bu konuşma fırsatı verdiğiniz için Mavi Radyo’ya, sizlere, çalışan bütün personele çok teşekkür eder, bütün Eskişehir halkına sevgi ve saygılarımı gönderirim. Eskişehir’in Yedi Cüceleri devamlı sizin yanınızdadır. Sizleri çok seviyor.

Tekrar teşekkür ederiz, çok sağ olun! 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.