AK Parti’nin 23 yıllık iktidar yolculuğu, bir avuç idealist insanın omuzlarında yükseldi.
O idealistler, mahalle teşkilatlarında gece gündüz demeden çalışan, kapı kapı gezip oy isteyen, sandık başında nöbet tutan sıradan vatandaşlardı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın “metal yorgunluğu” teşhisiyle 2017’de başlattığı yenilenme süreci, tam da bu tabanın sesini merkeze alma vaadiydi.
Ama bugün gelinen nokta, o vaadin unutulduğunu gösteriyor.
Son yerel seçimlerde İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerin kaybı yetmezmiş gibi, 2024’te yapılan ilçe kongrelerinde de taban adeta yok sayıldı.
Aday belirleme süreçlerinde “anket” denildi, ama anketler teşkilat üyelerinin değil, parti üst yönetiminin tercihlerini yansıttı.
Delegeler, genel merkezden gelen talimatla hareket etmek zorunda bırakıldı.
Peki, soruyorum: **Tabanın sesine kulak verilmeyecekse, teşkilata ne gerek var?**
-Tabanın Sessiz Çığlığı …
Teşkilat, partinin damarlarında dolaşan kandır.
O kan durursa, kalp de durur.
2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın zaferi, teşkilatın fedakârlığıyla geldi.
Ama 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde aynı teşkilat, “Bize danışılmadı” diyerek sandığa gitmedi.
Katılım oranları düştü, oy kaybı %7’yi aştı.
Neden?..
Çünkü taban, kendi mahallesinden çıkan adayı değil, Ankara’dan dayatılan ismi gördü…
Bir örnek: İstanbul’un bir ilçesinde, 15 yıllık teşkilat mensubu, partiye en çok üye kazandıran isimdi. Kongrede aday gösterilmedi. Yerine, genel merkezin “uygun” bulduğu bir isim geldi…
Sonuç?..
O ilçe, muhalefete geçti.
Bu, tesadüf değil; sistematik bir hata…
“Delege Sistemi” mi, “Dayatma Sistemi” mi?..
AK Parti’nin delege sistemi, demokrasinin değil, oligarşinin aracı haline geldi.
100 delegeden 100 ü genel merkez talimatıyla oy kullanıyorsa, buna “seçim” denmez. Denir ki: **Atama**…
Erdoğan, 2017’de “Teşkilatın sesi olacak” demişti…
Ama bugün il başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları; hepsi Ankara’dan işaretle belirleniyor.
Tabanın önerdiği isimler, “uyumsuz” damgasıyla eleniyor.
Peki, bu teşkilat kimin için var?..
Genel merkez bürokratları için mi, yoksa milletin kendisi için mi?..
Çözüm ne?..
Tabanı Yeniden Merkez Yapmak …
-Ön Seçim Zorunlu Hale Getirilsin…
Aday belirlemede taban anketi değil, teşkilat üyelerinin oyu esas alınsın.
-Delege Sayısı Azaltılsın…
1000 kişilik kongreler yerine, 100 kişilik ön seçim kurulları kurulsun.
-Metal Yorgunluğu Yeniden Tespit Edilsin…
Ama bu sefer, tabanı yoran “yukarıdan dayatma” yorgunluğu…
…
AK Parti, teşkilatıyla büyüdü, teşkilatıyla ayakta kaldı.
Ama teşkilatı küstürürseniz, o teşkilat sandıkta küser…
**Tabanın sesine kulak verilmeyecekse, teşkilata ne gerek var?…
** Bu soru, sadece bir eleştiri değil; bir uyarıdır.
2028’e giderken, ya tabanı yeniden kucaklayacağız, ya da tarih bizi “tabanı unutan parti” olarak yazacak.