Belediyelerde Nepotizm ve Batılaşma kriterleri üzerine
Bugün CHP’li belediye başkanlarının kaynaklarının kesildiği yönündeki serzenişleri büyük bir algı ve yalandır.
Hangi parti yönetirse yönetsin, belediyelerin genel bütçeden alacakları pay, kanunla nüfus ve gelişmişlik oranlarına göre belirlenir. Genel bütçe paylarının yanında, topladığı vergileri de bütçesinde kullanır.
Geniş mali kaynaklara kavuşan belediyelerin, kolaylaştırılan harcama kalemlerine baktığımızda; konser, eğlence, özel ağırlama giderlerine ve özellikle reklama büyük paralar harcadıkları dikkat çekiyor.
Hangi kent, ilçe, hatta kasabaya gitseniz, girişten itibaren her köşe başında, duvarda, derede, tepede karşınıza samimiyetsiz bir gülüşle sizi karşılayan belediye başkanlarının resimlerini ve reklamlarını görürsünüz.
Suriye iç savaşı öncesi gittiğim Halep’in sokaklarında, diktatör Beşar Esad’ın bile bizim belediye başkanları kadar resmi yoktu. Senfoni ve oda müziği orkestrası kurarak Batılı ve çağdaş olunmaz. Ağızlarında çağdaşlık, ilericilik fakat kafaları tam Ortadoğulu…
Dağa, taşa, kamyona isim yazdırmanın, resim astırmanın tamamen gösterişe dayalı görgüsüzlük olduğuna inanıyorum.
Tekrar Avrupa Yerel Yönetimler Şartnamesi’ne dönelim:
“Makamların merkezi veya bölgesel bir makam tarafından yetkilendirildiği durumlarda, bu yetkilerin yerel koşullarla uyumlu olarak kullanılabilmesinde yerel makamlara olanaklar ölçüsünde takdir hakkı tanınacaktır.”
Diyor ki; belediye başkanlarına atama yetkisi tanınacaktır.
Paragraf devam ediyor: “Yerel yönetimlerde görevlilerin çalışma koşulları, liyakat ve yeteneğe göre yüksek nitelikte eleman istihdamına imkan verecek ölçüde olmalıdır; bu amaçla yeterli eğitim olanaklarıyla ücret ve mesleki ilerleme olanakları sağlanmalıdır.”
CHP’li siyasetçiler yıllarca AK Parti iktidarını “liyakat, ehliyet” diye eleştirdiler. Belediyelerin çoğunun yönetimine geçen CHP’li yeni başkanların ve özgüvenleri artan CHP’li eski başkanların akraba, çoluk-çocuk, hemşeri atamalarına bakınca “Bunlar Allah’tan nepotizm ve torpil karşıtıymış.” diye düşünüyorum.
Öyle olmasalarmış, doğmamış torunlarını bile başkan yardımcısı olarak atarlarmış.
Biz, 25 yıldır Eskişehir’i yöneten CHP’li Büyükşehir, ve Odunpazarı belediye başkanlarının kayın, baldız, bacanak, gelin, görümce, dayı-hala çocuğu atamalarına alışkındık, fakat Türkiye yeni görüyor ve şaşırıyor. Hakkını teslim edelim; çok şaşırtıcı olabilir ancak, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın çoluk-çocuk ve akraba-i taallukattan kimseyi istihdam ettiğini duymadık.
Ne yazık ki artık bir belediye başkanının yetkilerini suistimal etmemesi şaşırtıcı geliyor…
Eskiden bu makamlara gelen insanlar ve onların makam verdikleri, yetkilerini kendi çoluğuna, çocuğuna, akrabasına kullanmaktan ar ederlerdi. Şimdi utanmayı bırakın, üstüne büyük bir pişkinlikle hâlâ “liyakat, ehliyet” dersi veriyorlar.
Biz, yerel yönetimler yolu ile demokrasiyi tabana yaymayı; akrabaya, partiliye, eşe-dosta doğru yayılmak olarak anlayan bir topluluk olduk.
Hiçbir kanunda “çoluğunu-çocuğunu, akrabanı, eşini, dostunu kayırmayacaksın” yazmaz. Bu, yöneticinin ahlak, vicdan ve adalet duygusuna bırakılır. Çünkü “Her yasal hakkın helal olmadığını” bilmeyen bir insanın yönetici olamayacağı kabul edilir.
Anlaşılıyor ki, vicdan, ahlak ve adalet duygularının örselendiği toplumlarda hiçbir şeyi insana bırakmamak gerekiyor.
Belediyeler maalesef kanayan bir yara hâline geldi. Sistemin böyle devam etmesi mümkün mü bilmiyorum.
Hangi partiden olduğu önemli değil; belediye başkanlarına tanınan geniş yetkilerin ve harcama çılgınlığının muhakkak kontrol altına alınması gerektiği tartışmaya kapalı bir konu hâline geldi. Bu sistemin böyle devam etmesi mümkün değil.
Sistemi ya revize edeceğiz ya da başka bir sistem deneyeceğiz. Bu kadar çok belediye, bu milletin ve devletin üstünde büyük bir yük.
Elinizi vicdanınıza koyun. Hangi kent ve hangi partiden olduğu hiç önemli değil.
Her yerde bunların fotoğraflarını görmekten, “Onu yaptık, bunu yaptık, şu gününüz, bu gününüz kutlu olsun.” temalı reklamlarını görmekten size de bıkkınlık gelmedi mi???????