Belediyenin sahipsiz hayvanı toplama, kısırlaştırma, barındırma ve saldırgan olanı toplumdan izole etme görevi var.
AK Parti’nin Tabandan Kopuşu: “Sokak Hayvanı” Yalanı ve Sahipsizliğin Bedeli…
Önce bir gerçeği yüksek sesle söyleyelim:
“Sokak hayvanı” diye bir kavram yoktur….
Evcil hayvanlar ya sahiplidir ya da sahipsizdir…
Sahipsizse, sahibi devlettir, belediyedir, yani hepimiziz…
“Sokak hayvanı” demek, sorumluluğu doğadan sokağa, oradan da kimsenin üzerine atmaktır…
Bu yalan 21 yıldır sürüyor ve bugün çocuklarımızın kanıyla ödeniyor…
Rakamlar korkunç:
- 2024’ün ilk 10 ayında 420 binden fazla kuduz riskli temas
- 19 kuduz ölümü (14’ü sahipsiz köpek kaynaklı)
- Günde ortalama 1.200 acil servis başvurusu
- Parçalanıp ölen çocuklar, kopan uzuvlar, travma geçiren mahalleler…
2004’te çıkan 5199 sayılı kanun “al-kısırlaştır-bırak” dedi.
21 yıldır kısırlaştırma oranı %20’yi zor buldu.
Belediyeler (çoğu hâlâ AK Parti’de) barınak yapmadı, veteriner almadı, bütçe ayırmadı.
Sonuç: 4 milyon sahipsiz köpek, sürüler halinde şehirlerde dolaşıyor.
Şimdi hükümet “topla-tedavi et-saldırgan olanı uyut-kısırlaştır-barınağa al” diyor.
Tepki niye bu kadar büyük?
Çünkü 23 yıllık iktidar, kendi tabanını bile iki ayrı dünyaya böldü:
1. Dünyada çocuğunu okula gönderirken “acaba bugün de köpekler saldırır mı?” diye korkan Anadolu anneleri, orta , orta-alt sınıf babaları, kırsaldaki çiftçiler…
Bunlar yıllardır bağırıyordu: “Çocuklarımız ölüyor, çare bulun!”
2. Kentlerde, apartman dairesinde kedisine-köpeğine “yavrum” diyen, sosyal medyada “katliam” etiketi açan şehirli orta-üst sınıf…
Bunlar da aynı partinin seçmeniydi.
İki taraf da haklı.
Ama iki taraf da “sokak hayvanı” yalanına o kadar alışmış ki, gerçek sorumluluğu konuşmuyor:
- Sahipsiz hayvanın sahibi belediyedir.
- 21 yıldır barınak yapmayan, kısırlaştırma bütçesi ayırmayan belediye suçludur.
- “Sokak hayvanı” diyerek sorumluluğu sokağa atan kanun suçludur.
- 23 yıl bu kanunu değiştiremeyen, belediyelere yaptırım uygulayamayan merkezi iktidar suçludur.
Yasa ve uygulaması şimdi “uyutma” kelimesiyle tartışılıyor.
Halbuki mesele kelime değil, 23yıldır uygulanmayan sorumluluk.
“Sokak hayvanı” diye bir tür yok.
Sahipli hayvanın sokağa terk edilmesi var.
Belediyenin sahipsiz hayvanı toplama, kısırlaştırma, barındırma ve saldırgan olanı toplumdan izole etme görevi var.
Bu görev yapılmadı.
Şimdi fatura çocuklarımızın canıyla ödeniyor.
AK Parti’nin tabandan kopuşu burada ayyuka çıktı:
Yıllardır “çocuğum ölmesin” diye feryat eden kesimi duymadı.
Şimdi çözüm getirince de “vicdan” hassasiyeti olan diğer kesimi küstürdü.
İki kesim de aynı cümleyi kuruyor:
“Artık bizi görmüyorlar.”
Çözüm hâlâ basit:
1. “Sokak hayvanı” lafını tarihin çöplüğüne gömelim.
2. Sahipsiz hayvanın yasal sahibinin belediye olduğunu kabul edelim.
3. Barınaklar, kısırlaştırma merkezleri, rehabilitasyon merkezleri kurulsun – şeffaf, denetlenebilir, modern.
4. Saldırgan ve hasta hayvanlar kontrollü ötenaziyle toplumdan izole edilsin.
5. Sokağa hayvan terk edenlere ağır cezalar gelsin.
Bunu yapabilecek tek parti 23 yıldır iktidarda olan partiydi.
Hâlâ yapabilir…
Ama önce kendi tabanının iki yakasını bir araya getirmesi lazım:
Çocuğunun canından korkan annenin acısını da,
hayvanına şefkat besleyen teyzenin vicdanını da aynı anda taşıyabilmesi lazım.
“Sokak hayvanı” yalanına son vermeden hiçbir yasa bu işi çözemez…
Çünkü sokak, hayvanın değil, bizim sorumluluğumuzun adresidir…